Sayfalar

16 Şubat 2017 Perşembe

Klişe Blog Yazısı

Blogların popülerliğini kaybettiği son yıllarda "artık yeniden blog yazmaya başlıyorum", "bundan böyle haftada en az 1 yazı yazacağıma yemin ederim" tadında yazılar popüler olmuştu. Ben de bu rüzgarı kaçırdığımı, "yeniden merhaba" yazısını yazmadığımı farkettim. Son yazımın üzerinden 4 yıldan fazla geçmiş, dile kolay... Geriye dönüp 4 yılı özetleyen bir yazı yazmak istesem, bir sonraki aşamada yazıları birleştirip bir kitap çıkarırdım heralde. Bu arada o da moda oldu ya. İmza günümü de Söğütlüçeşme metrobüs durağı çıkışında yapardım. Kitap başka bişeydi ya, şaka maka o da ayağa düştü birçok şey gibi. Bilmem kaçıncı baskının reklamını yaparken kağıt israfına üzüldüğümüz kitaplar piyasada artmaya başladı. Neyse...

4 yılda çok şey oldu ama bir taraftan da daha fazla şeyle doldurabilirdim diye düşünüyorum kendi adıma. İş hayatımda, sosyal hayatımda, Türkiye'de, dünyada çok şey değişti. Bu 4 yıldan bir sürü yazı çıkarayım, hikayeleştireyim amacım yok ama belki birkaç maddeyi yazıya dökebilirim. Ha bu arada haftada 1 yazı yazma sözü vermiyorum. Önümüzdeki 3 ay için yazı stoğu yapma derdim de yok. Belki yine 4 yıl sonra yazabilirim.

Şunu farkettim; insanların bloglarını ihmal etmelerinin en büyük nedeni beklenti. Daha güzel, özenli, paylaşılacak yazılar yazma kaygısı. Takipçi, görüntülenme ve okurları tatmin etme kuruntusu. Halbuki okurlar seni, fikirlerine değer verdiği için takip etmeli. Beğendirme kaygısı olmasa çok daha kolay yazılar çıkar, daha çok üretken oluruz diye düşünüyorum. O yüzden beklentiye girmeden, verdiğim söz için değil yazmak istediğim için yazdığım yazılar olmalı burada. Bakalım olabilecek mi.

Öğrenci kafasıyla yazdığım yazılara bugün baktığımda iyiki yazmışım diyorum. Çünkü insanoğlunun en karakteristik özelliği unutmak. Unutkanlık insanlığın en büyük düşmanı, kayıplarının en büyük sebebi, akıl karşısındaki gizli şeytan. O yüzden sürekli yazmak, ne olduğunu, ne zaman hangi noktada olduğunu bir yerlere not etmesi gerek. Dönüp bakınca güleceği acemiliklerini, kendine her seferinde tokat atacağı hatalarını görmeli bir yerlerde. Yoksa değişim zor, gelişmek imkansız.
Zaman geçiyor hem de o kadar hızlı geçiyor ki kaybettiğimiz zamana üzülmeye vakit kalmıyor. An'ı anlamlandırmak lazım, daha çok okumak daha çok yazmak lazım. Zaman geçtikçe gerisi daha anlamsız gelmiyor mu sana da?