Sayfalar

26 Aralık 2010 Pazar

e-tohum Kampı - 25 Kasım 2010

2010'un son günlerine girilirken yılın son e-tohum kampına katılma fırsatını kaçırmadım ve cumartesi günü Levent'te Microsoft'taydım. Öğleden önceki sunumları kaçırmış olsamda katıldığım sunumlar gerçekten çok güzeldi. Zaten öğleden sonraki ilk sunumu bir üniversite rektörünün yapacak olması beni oldukça heyecanlandırdı ve garip bir merak içindeydim. Çünkü bizim bildiğimiz rektörler bu tür etkinliklere katılcak tarzda rektörler değildir, onlar bu tür organizasyonları desteklemezler, önemsemezler, hatta tavsiye etmezler. Onlar daha büyük icraat peşindedirler. Zaten onların icraatları yüzünden etkinlikten etkinliğe koşturuyoruz değil mi?

Neyse Özyeğin Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut'un sunumuna geçip aklımda kalanlardan bahsedeyim. Öncelikle akıcı, etklileyici ve dinleyiciyi ayakta tutan bir hitabeti var, çok hoşuma gitti. Açıkça söylemeliyim ki Özyeğin Üniversitesi beklediğimden daha iyi ve kaliteli bir üniversite.
Kendisinin girişimcilikle alakasından, ilgisinden, bir akademisyen olarak bu konuya bakış açısından bahsetti. "Üniversite"nin nasıl ortaya çıktığına değindi;
  • Bilgi sahibi olanların olmayanlara bilgilerini aktaracağı bir yapı olarak ortaya çıktı,
  • Otorite ilk başlarda kilisedeyken devlete doğru kaymaya başladı,
  • Bugünkü üniversite yapısının(rektör, mütevelli heyeti, öğretim görevlisi) temelleri 1800'lü yıllarda atıldı,
  • Bir ülkede girişimciliğin olması için üniversitenin olması gerektiğini söyledi,
  • Amerika'da Silikon Vadisi'nin Stamford'la ortaya çıkması gibi farklı ülkeler için üniversite-girişimcilik örnekleriyle açıklamasını doğruladı,
  • Bunun ekonomik büyümeyle orantısından bahsetti ve MIT'nin dünyanın en büyük 2. ekonomisi olduğunu öğrendik(yanlışım varsa düzeltin) Evet MIT kadar ekonomimiz yok,
  • Türk insanının garantici, risk alamayan yapısının girişimcilik için en büyük engel olduğunu, ama ülkede ciddi bir potansiyel olduğunu söyledi. Kısacası "imkansız değil ama çok işimiz var" dedi.
En çok dikkatimi çeken kısımsa Özyeğin Üniversitesi olarak girişimcilik adına yaptıklarından bahsettiği kısımdı;
  • Üniversite bünyesinde kurdukları "Girişimcilik Merkezi"nde girişimciler için sağladıkları ofis, internet, telefon, database imkanları,
  • Üniversitenin kütüphanesinden yararlanma ve yemek imkanları,
  • Girişimcinin kendisini eksik hissettiği bir konuyla ilgili üniversite bünyesindeki derslerden faydalanma imkanı. Mesela finans konusundaki bilginiz yeterli değil, finans derslerine girip bu açığınızı kapatabiliyorsunuz,
  • Girişimcilik Merkezi'nin direkötründen mentörlük desteği(iş planınız ve iş modeliniz konusunda karşılaştığınız zorluklarda size yardım edebilecek bir uzman var)
Bütün bunlardan yararlanmak için Özyeğin Üni. öğrrencisi olmanıza gerek yok, herkes bundan faydalanabilir. Yani "free for all". Yapmanız gereken sadece proje fikrinizin olması ve bunu yönetim kuruluna iyi sunup, kurulu fikrin olabilirliğine ikna etmeniz.

Üniversite girişimciden hiç birşey beklemiyor değil tabi. Girişim exit notasına ulaştığı zaman, yani kurumsallığa geçme aşamasında belli bir oran karşılık istiyor ama bunu tam olarak hatırlayamadım(Bilen varsa mutlaka eklesin!)


Bir girişimci için çok iyi bir fırsat diye düşünüyorum. Özyeğin Üniversitesi'ni ve rektörünü tebrik etmek gerek. Onun da dediği gibi umarım bu çalışmaları diğer üniversiteler için örnek olur ve akademik alanda öğrenciler için girişimcilik altyapısı oluşur.
Erhan Erkut'tan sonra Infomag kurucusu Serdar Turan,
  • Infomag'ın kuruluş hikayesinden,
  • Türkiye'nin 2. büyük dergi yayıncısı olana kadarki süreçten,
  • Bulundukları sektörün yeniliği, teknolojiyi takip etmeyi gerektirdiği için sektörde tutunmanın zor olduğundan,
  • Şirketin çıkış noktasının Business Week'in Türkiye'deki yayın hakkını almaları olduğundan,
  • Amerika'ya gidip görüşme yapacak kadar paralarının olmadığı bir zamanda zor şartlarda gidip yayın hakkını aldıklarından ve sıkıntılı bir süreçten sonra bu noktaya geldiklerinden,
bahsetti...

Girişmciler için ders gibi bir sunumdu adeta...

Hızlıal'ın genel müdürü Oktay Yılmaz'ın değindiği noktalar;
  • E-ticaret sektörünün zorluğu ve çalışma prensipleri,
  • Sanal mağazacılıkla gerçek mağazacılığın beraber yürümesinin zorluğu,
  • E-ticaret sektöründe müşteri memnuniyetinin önemi ve bunu kazanmanın zorluğu,
  • E-ticaret sektöründe patlamanın internetin Doğu'da yayılmasıyla olacağına inanması,
  • Kalifiye eleman eksiliği.
Bu sunumda e-ticaretin tahmin ettiğim kadar kolay olmadığını gördüm. Eticaret düşünenler bir kere daha düşünsün derim.

Günün son sunumuysa Project House'un ortaklarından Serhat ve Sinan Bey'indi. Aldığım notlardan bazıları;
  • Project House biri yabancı olmak üzere 5 ortaklı bir dijital reklam ajansı,
  • Girişmciler için sabah erken başlayan ve akşamın geç saatlerinde biten bir mesai saati söz konusu,
  • Bir ortakla işe başlamak çok zor ve mantalitelerin uyuşması çok önemli,
  • Siz siz olun reklam ajansı kurmayı düşünmeyin!
2010'un son etohum kampı da böyle geçti. Burak Büyükdemir'e ve emeği geçenlere teşekkürler.

Görüşmek üzere...





Fatih Tuna ÇETİNHAN

Hiç yorum yok: