Sayfalar

31 Aralık 2010 Cuma

İnternette Anket Manyaklığı

Bu blogda olduğunuza göre internette haber okuyan(en azından zaman zaman) biri olduğunuzu düşünüyorum ve yazımda sizinde "aaa evet" diyeceğiniz yerler olduğundan eminim. İnternet haberciliğiyle ne kadar ilgili olduğunuz aslında bu yazıyı ne kadar içten okuduğunuzu etkileyecek en önemli faktör.

Günlük haberleri internetten okumayı sevmem, alırım gazetemi çayımı okurum haberleri diyorsanız sorun yok, benim söyleyeceklerimle çok fazla karşılaşmamışsınız demektir. Çünkü gazeteler bir gün önceden hazırlanır o gün ne olup bitmişse belli saate kadar kağıda basılır ve dağıtıma çıkar. Yani gün içerisinde gündemi etkileyecek herhangi bir olayın vuku bulmasıyla gazete güncellenmez. Geleneksel medyanında gereksiz işlere alet edildiği olmuyor mu oluyor tabi ki ama internet haberciliği kadar olması imkansız görünüyor şimdilik.

Yapılan saçma haberleri manken model galerilerini bir haber sitesinin haber sitesinden çok magazin bülteni gibi olmasını geçtim son zamanlarda birçok internet haber servisinin kullandığı anket metodu amacından oldukça uzaklaşmış görünüyor. Bazı haber siteleri varki (ısrar etmeyin isim vermeyeceğim:) uçan kuşun hangi tarafa uçtuğundan suyun neden renksiz olduğuna kadar birçok gerekli gereksiz(daha çok gereksiz)konuyla ilgili anket koyuyorlar. Hele spor siteleri yok mu arkadaş, bir takım yenilmesin bir futbolcu alınmasın anında anketler anasayfada.

  • GS neden başarısız? Yönetim mi? Futbolcu mu? Antrenör mü?
  • Almeida BJK'de başarılı olur mu?
  • Bursaspor bu senede şampiyon olur mu?

Yakında görmemiz muhtemel anketlerdende bahsedeyim size;

  • Sercan Yıldırım attığı golden sonra eliyle yaptığı "E" işaretini harfini kime yaptı? Annesine? Sevgilisine?
  • Arda Sinem'e kaç kişilik sinema kapattı? 100? 200? 300?
  • Kır atın yanında duran, Huyundan? Suyundan? Vs...
Bunun ortaya çıkmasında birkaç neden görüyorum;
  1. İnternetin güncellenebilir yapısı,
  1. Geleneksel medyadaki tiraj derdinin internet haberciliğinde tıklama sayısı olması.

Olaya farklı açıdan bakarsak bu tür uygulamalar rağbet görmese sanırım bu derece kullanılmazdı. İnternet kullanıcısının faydalı içerik seçme sorunu olup olmadığıda bunun üzerine konuşulabilir...

Konuya dönecek olursak bir site(haber veya spor) her türlü içeriği koymakta özgürdür ama kullanıcının düşüncesini önemsiyorsa bunları değerlendirmelidir. Bu konuda benim düşüncem budur ve benim gibi düşünen birçok internet kullanıcısının olduğunuda biliyoruz. Anket olacaksa ve milyonlarca olacaksa bir kenarda köşede anket bölümü olsun ve bütün anketler orada toplansın. Ben anasayfada bulunan haber bandındaki 5 haberden 4ünün anket olduğunu görünce o sitenin benim gözümde kredisi azalıyor.

Web girişimcilerinden duyduğumuz en önemli tüyolardan biriside "siteye gelen ziyaretçiyi tutmak çok önemlidir, ziyaretçi eğer siteden 2 defa olumsuz ayrılmışsa o kullanıcıyı kaybetmişsin demektir" cümlesidir. Benden söylemesi....

Görüşmek üzere...





Fatih Tuna ÇETİNHAN

26 Aralık 2010 Pazar

e-tohum Kampı - 25 Kasım 2010

2010'un son günlerine girilirken yılın son e-tohum kampına katılma fırsatını kaçırmadım ve cumartesi günü Levent'te Microsoft'taydım. Öğleden önceki sunumları kaçırmış olsamda katıldığım sunumlar gerçekten çok güzeldi. Zaten öğleden sonraki ilk sunumu bir üniversite rektörünün yapacak olması beni oldukça heyecanlandırdı ve garip bir merak içindeydim. Çünkü bizim bildiğimiz rektörler bu tür etkinliklere katılcak tarzda rektörler değildir, onlar bu tür organizasyonları desteklemezler, önemsemezler, hatta tavsiye etmezler. Onlar daha büyük icraat peşindedirler. Zaten onların icraatları yüzünden etkinlikten etkinliğe koşturuyoruz değil mi?

Neyse Özyeğin Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut'un sunumuna geçip aklımda kalanlardan bahsedeyim. Öncelikle akıcı, etklileyici ve dinleyiciyi ayakta tutan bir hitabeti var, çok hoşuma gitti. Açıkça söylemeliyim ki Özyeğin Üniversitesi beklediğimden daha iyi ve kaliteli bir üniversite.
Kendisinin girişimcilikle alakasından, ilgisinden, bir akademisyen olarak bu konuya bakış açısından bahsetti. "Üniversite"nin nasıl ortaya çıktığına değindi;
  • Bilgi sahibi olanların olmayanlara bilgilerini aktaracağı bir yapı olarak ortaya çıktı,
  • Otorite ilk başlarda kilisedeyken devlete doğru kaymaya başladı,
  • Bugünkü üniversite yapısının(rektör, mütevelli heyeti, öğretim görevlisi) temelleri 1800'lü yıllarda atıldı,
  • Bir ülkede girişimciliğin olması için üniversitenin olması gerektiğini söyledi,
  • Amerika'da Silikon Vadisi'nin Stamford'la ortaya çıkması gibi farklı ülkeler için üniversite-girişimcilik örnekleriyle açıklamasını doğruladı,
  • Bunun ekonomik büyümeyle orantısından bahsetti ve MIT'nin dünyanın en büyük 2. ekonomisi olduğunu öğrendik(yanlışım varsa düzeltin) Evet MIT kadar ekonomimiz yok,
  • Türk insanının garantici, risk alamayan yapısının girişimcilik için en büyük engel olduğunu, ama ülkede ciddi bir potansiyel olduğunu söyledi. Kısacası "imkansız değil ama çok işimiz var" dedi.
En çok dikkatimi çeken kısımsa Özyeğin Üniversitesi olarak girişimcilik adına yaptıklarından bahsettiği kısımdı;
  • Üniversite bünyesinde kurdukları "Girişimcilik Merkezi"nde girişimciler için sağladıkları ofis, internet, telefon, database imkanları,
  • Üniversitenin kütüphanesinden yararlanma ve yemek imkanları,
  • Girişimcinin kendisini eksik hissettiği bir konuyla ilgili üniversite bünyesindeki derslerden faydalanma imkanı. Mesela finans konusundaki bilginiz yeterli değil, finans derslerine girip bu açığınızı kapatabiliyorsunuz,
  • Girişimcilik Merkezi'nin direkötründen mentörlük desteği(iş planınız ve iş modeliniz konusunda karşılaştığınız zorluklarda size yardım edebilecek bir uzman var)
Bütün bunlardan yararlanmak için Özyeğin Üni. öğrrencisi olmanıza gerek yok, herkes bundan faydalanabilir. Yani "free for all". Yapmanız gereken sadece proje fikrinizin olması ve bunu yönetim kuruluna iyi sunup, kurulu fikrin olabilirliğine ikna etmeniz.

Üniversite girişimciden hiç birşey beklemiyor değil tabi. Girişim exit notasına ulaştığı zaman, yani kurumsallığa geçme aşamasında belli bir oran karşılık istiyor ama bunu tam olarak hatırlayamadım(Bilen varsa mutlaka eklesin!)


Bir girişimci için çok iyi bir fırsat diye düşünüyorum. Özyeğin Üniversitesi'ni ve rektörünü tebrik etmek gerek. Onun da dediği gibi umarım bu çalışmaları diğer üniversiteler için örnek olur ve akademik alanda öğrenciler için girişimcilik altyapısı oluşur.
Erhan Erkut'tan sonra Infomag kurucusu Serdar Turan,
  • Infomag'ın kuruluş hikayesinden,
  • Türkiye'nin 2. büyük dergi yayıncısı olana kadarki süreçten,
  • Bulundukları sektörün yeniliği, teknolojiyi takip etmeyi gerektirdiği için sektörde tutunmanın zor olduğundan,
  • Şirketin çıkış noktasının Business Week'in Türkiye'deki yayın hakkını almaları olduğundan,
  • Amerika'ya gidip görüşme yapacak kadar paralarının olmadığı bir zamanda zor şartlarda gidip yayın hakkını aldıklarından ve sıkıntılı bir süreçten sonra bu noktaya geldiklerinden,
bahsetti...

Girişmciler için ders gibi bir sunumdu adeta...

Hızlıal'ın genel müdürü Oktay Yılmaz'ın değindiği noktalar;
  • E-ticaret sektörünün zorluğu ve çalışma prensipleri,
  • Sanal mağazacılıkla gerçek mağazacılığın beraber yürümesinin zorluğu,
  • E-ticaret sektöründe müşteri memnuniyetinin önemi ve bunu kazanmanın zorluğu,
  • E-ticaret sektöründe patlamanın internetin Doğu'da yayılmasıyla olacağına inanması,
  • Kalifiye eleman eksiliği.
Bu sunumda e-ticaretin tahmin ettiğim kadar kolay olmadığını gördüm. Eticaret düşünenler bir kere daha düşünsün derim.

Günün son sunumuysa Project House'un ortaklarından Serhat ve Sinan Bey'indi. Aldığım notlardan bazıları;
  • Project House biri yabancı olmak üzere 5 ortaklı bir dijital reklam ajansı,
  • Girişmciler için sabah erken başlayan ve akşamın geç saatlerinde biten bir mesai saati söz konusu,
  • Bir ortakla işe başlamak çok zor ve mantalitelerin uyuşması çok önemli,
  • Siz siz olun reklam ajansı kurmayı düşünmeyin!
2010'un son etohum kampı da böyle geçti. Burak Büyükdemir'e ve emeği geçenlere teşekkürler.

Görüşmek üzere...





Fatih Tuna ÇETİNHAN

20 Aralık 2010 Pazartesi

Soner Bakkal'ın Pazarlama Hataları

Mahallede 5.yılıma girdim, doğal olarakta 5 yıldır aynı yolları yürüyor, aynı esnafla selamlaşıyorum. Mahallenin gece 12'den sonra tekin olmaması dışında henüz mahalle sakinleriyle ciddi bir problem yaşamış değilim.

Sizle paylaşmak istediğim, problem değil de daha çok hemen yanımızdaki bakkal Soner'le 1.5-2 yıldır yaşadığım garip iletişimsizlik. Evet iletişimsizlik çünkü ne zamanki bakkal Soner artık kendisinden alışveriş yapmayacağımı anladı ondan sonra bana verdiği selam şekli değişti, beni görünce bir umursamazlık halleri, içten içe bir tripler, anlayın işte...

Belli bir süre arkadaşlarla sık alışveriş yaptığımız, yaptık mı da koca koca poşetlerle dükkanından çıktığımız bakkaldı Soner. Hatta yurttan da epey müşterisi vardı. Belki bu tercihimiz ne Soner'in kişiliğinden ne de fiyatların cazip olmasındandı. Yurda en yakın bakkal olmasıydı bizi her gün oraya götüren. Daha sonraları abur cubura giden paranın öle böle olmadığına karar verdik ve farklı bakkallara da uğramaya başladık. Sonra dedikki yok arkadaş Soner bizim paramızı hak edecek kadar iyi değil, neden mi?

  • Ürünleri diğer bakkal, marketlere göre 25, 30 kr daha fazladır,
  • Bakkala girince TV'den müşteriye başını çevirmiyor, ilgi alaka 0(sıfır)(Allahtan selamımızı alıyor)
  • Ürün çeşitliliği konusunda umursamaz(Defalarca istediğimiz bir meyve suyundan birkaç tane koy be arkadaş, ölmezsin)
  • Kuruyemişleri olması gerektiği kadar taze olmuyor(du!)
Hal böyle olunca biz yamacımızdaki Soner'den değil de 10m ilerdeki marketten alışveriş yapmaya başladık. Bizim bu kararımız yurttakilerin tamamını etkilemediyse de 150 kişinin 50sini kaybetmek bile Soner için büyük kayıptır. Sizinde tahmin edeceğiniz gibi bu halden memnun olmadığını düşündüğüm Soner de yoldan gelip geçerken bize daha soğuk, daha umursamaz davranıyor haliyle. Hele bir de marketten elimizde poşetle çıkmışsak vay arkadaş yandık!

Bize kızıp somurtacağına, tavır yapacağına bunlar neden benden alışveriş yaparken üstüme gül kokladılar diye düşünmez mi insan anlamıyorum? "Küstüm, oynamıyorum" yerine esnaflığındaki, ticaretindeki eksikleri hataları düşünüp kendine çeki düzen versene be adam! Senden teknolojik, asortik, sinerjik, astronomik şeyler beklemiyoruzki.

Amacım Soner'e buradan laf sokmak, içimi dökmek veya arkasından konuşmak değil ama her alışveriş merkezi açıldığında ağzına ne gelirse söyleyen esnaflarımızın kendilerini tartıya koyduktan sonra haklarını aramaları daha mantıklı geliyor bana. Esnaf müşteriyi kazanmasını bilmeli arkadaş, yoksa yolunu değiştiren müşteriyi ağzınla kuş tutsan çekemezsin tezgahına... Sen müşteriyi çekmek için elinden geleni yapıyor musun, o zaman bende seni destekliyorum. Yoksa ne grosmarkete gitmeme bişey deme hakkın var ne de alışveriş merkezine...

15 Aralık 2010 Çarşamba

İnternette Beklenen Patlama

Kapağında "İnternet Bilmecesi" başlığını ve Arda Kutsal'ı görünce hemen aldığım Forbes Ekim sayısından esinlenerek ve alıntılar yaparak internette beklenen, internet uzmanlarının dilinden düşürmediği beklenen 2. dalgadan bahsetmek istiyorum. Ekimde yayınlanan dergiden Aralık'ta mı bahsedilir derseniz, bence bahsedilir çünkü patlama hala yaşanmadı:)


Arda Kutsal, konuyla ilgili yazıya Webrazzi'nin hikayesiyle başlıyor. Webrazzi'nin aylık 50bin TL getirdiğinden, ismin nasıl ortaya çıktığından, gelişim sürecinden bahsediyor. Webrazzi beklenen 2. patlamanın en parlak oyuncuları arasında gösterilmiş dergi tarafından.

İnternetten para kazanan farklı girişim örneklerine de yer verilmiş;


Dergi, Türkiye internet dünyası "altın çağı"nın arefesinde bulunuyor diye müjdeyi veriyor ve gerekçeleri şu şekilde sıralamış;

  • ADSL geldi, bağlantı hızı arttı,
  • Ödeme sistemleri gelişti,
  • Yeni kuşak kredi kartı sahibi ve para harcayan müşteri haline geldi,
  • İnternet abone sayısı ciddi ivmeyle artıyor,
  • Son dönemde özel alışveriş ve toplu satın alma sektöründe patlama yaşanıyor,
  • Türkiye Avrupa genelinde-Rusya hariç- en hızlı büyüyen pazar,
  • ITIF(The Information Technology and Innovation Foundation) raporuna göre Türkiye 2011'de Hindistan'ın ardından Çin'le beraber dünyanın en çabuk büyüyen 2. e-ticaret pazarı olacak,
  • Son dönemde parlayan internet şirketlerine yabancı yatırımcıların ilgisi arttı(2006'dan bu yana 73 internet girişimi yatırım aldı)

Son maddeyi destekler nitelikte yabancı yatırımcıların Türkiye'nin internet durumuyla ilgili övgü dolu sözlerinden ve ilgilerinden bahsediyor. Bu ilgiyide Türkiye'nin ABD ve Avrupa'ya nazaran bakir bir pazar olmasına ve şirketlerin şimdilik ucuz olmasına bağlamış.

2000'li yıllara girilirken Türkiye'nin dev holdinglerinin internetin cazibesine kapılarak yaptıkları önemli yatırımların şu anda olduğu gibi yüksek beklentilerden kaynaklandığına değinilmiş. Bununla beraber o dönemdeki büyük beklentinin küçük girişimleri tetiklemesi de, içerisinde bulunduğumuz evrenin o döneme benzerliğini gösteriyor.

Tabi 2000'deki krizde birçok firmanın kapıya kilit vurduğu gibi, bu beklentinin balon olup patlamayacağının garantisi yok. E-ticaret sistemindeki hukuki, teknik problemlerin varlığından da bahsedilmiş.

Türkiye'de girişimcilere destek veren firma ve oluşumların önemine de değinilmiş. Bu konu içerisinde etohum ve Burak Büyükdemir'den de bahsedilmiş. Burak Büyükdemir'in organizasyonlarından, etohumun girişimcilere sağladığı desteğe vurgu yapılmış. Filizlenen birkaç tohum örneğide var dergide; Grupanya, Pabbuc, HangiUniversite, OrtaKantin, KarnıYarık, Anneysen, EvimizinHerşeyi...

İnternetin kurtları bunlardan bahsediyorlar. Bu işin etinden sütünden faydalananlar girişimci adaylarına "artık bekleme zamanı değil, girişim zamanı!" diyor açıkçası. İstatistikler de bunu kuvvetle destekliyor. Bu hızlı büyümenin kalıcı, yıkılması zor bir sektör oluşturması için internet kullanıcılarının beklentilerini karşılayacak iş fikirlerinin pazarda yerini alması gerek. Yoksa pastayı kurda kuşa teslim edeceğiz. Haberimiz ola...

Yararlı olması dileğiyle... Görüşmek üzere...





Fatih Tuna ÇETİNHAN