Sayfalar

26 Ekim 2010 Salı

İçsel Mutluluk

3 hafta sonra ilk defa girdim "Ethics in Engineering and Science" dersine. Ders seçmeli olduğu için biraz da cumaya kadar olan yoğunluktan dolayı bir türlü derse girememiştim, çünkü öğlene kadar uyumaktan alamıyordum kendimi. Geçen hafta almayı başardım.

Dersin hocasının çok iyi olduğunu ve her derse alanında uzman kişileri getirdiğini duymuştum. İlk dersimde bana bir meditasyoncu denk geldi, şansa bak. Ama derse girdiğimde açıkçası adamın meditasyoncu olduğunu düşünmemiştim, çünkü tahtaya ismini yazmış altına da "Personal Development Trainer" yazmıştı. Bu ünvandan öyle bir sıfatı çıkarmam uzaktı. Bir eğitim kurumunda seminerler, dersler veriyormuş. Herneyse ders bir nefes egzersiziyle başladı. Dik pozisyonda ağızdan nefes alıp ağızdan nefes verdik hızlı hızlı. Bu egzersiz insanın ömrünü uzatıyormuş, birçok hastalığa da iyi geliyormuş, günde 2 defa yapılması gerekiyormuş. Bunlar doğru mu bilmiyorum ama rahatlatıyor gerçekten.


Daha sonra misafir Trainerımızın talimatlarıyla gözlerimizi kapadık, dik durduk söylediklerini yaptık, huzura doğru yola çıktık:) Trainerımızın terapi sırasında motive amaçlı kullandığı cümlelerden birkaçı şöyleydi;

-Ben sevgiyim, ben huzurum,
-Ben kainatta yaratılmış herşeyin kaynağıyım, ben ruhum,
-Ben kendi dünyamın yaratıcısıyım vs...

Çok cesur biri olduğunu düşündüm ben, yorum sizin...

Genelde, içimizde bir öz, bir ışık olduğundan bahsetti ve kimi için tanrı, kimi için Allah, kimi için Buda, kimi için şu, kimi için bu, olan varlıkların bu içimizdeki öz olduğunu söyledi. Sonsuz mutluluk için bu öze, özvarlığımıza yönelmeliymişiz. Önemli olan içsel mutluluk, içsel huzurmuş. Bu noktaya ulaştığımız zaman bu özümüz maddi manevi herşeyi yaratabilirmiş.

Buna paralel yaşanmış bir olayı anlattı ve sonuç olarak olayın kahramanının vücüdunda herhangi bir müdahele olmadan yılan zehri ürettiğine geldi. Bunun da söylediği teze kanıt olduğunu iddia etti. Ya bu adam vücüdunda ürettiği zehri salgılayan bir yılan tarafından daha önce sokulmuşsa veya bunun öncesinde bunu tetikleyecek kimyasal reaksiyonlar geçirmişse veya başka muhtemel sebepler?? Bunlar artaştırılmış mı biliyor musunuz?

-Yok bilmiyorum....

Sınıfta aşağı yukarı 6-7 kişiydik ve konuşma ilerledikçe diyaloga döndü. Sınıftan bunlara katılanlar, katılmayanlar, soru yağmuruna tutanlar oldu. Misafirimizse birkaç soruda bocaladıktan sonra konuşmanın sonunda sorularımızı sormamızı istedi, devam etti...

Bilimin cahillik olduğuna, uğraşmaya, araştırmaya değer birşey olmadığına inandıklarını, araştırdığı tek şeyin kendisi, içindeki özü olduğunu söyledi. İnsanın madde olmadığını, aslında doğmadığını ve asla ölmeyeceğini söyledi. Bilime inanmadığı için bilimsel sorularımıza cevap vermeyi tercih etmedi. Zaman zaman Kur'an-ı Kerim'den, İncil'den de alıntılar yaptı.

Dedim ya kendisinden başka araştırmaya değer birşey görmüyorlar, bunun yanında insanoğlunun herhangi bir rehbere hatta peygambere ihtiyacı olmadığını, eğer günah diye birşey varsa buna inanmanın günah olduğunu söyledi. Bizimle paylaştığı birikimlerinin ve ulaştığı noktanın sadece kendi hayat tecrübesinden ibaret olduğunu söyledi. Konuşmanın sonuna doğru arkadaşlardan birisinin "daha önce hiç karşılaşmadığınız, tecrübe etmediğiniz bir durumla karşılaştığınız zaman danıştığınız, bilgi aldığınız daha üst mertebede birileri yok mu?" sorusuna, dünyada bilimin ve insnaların büyük kısmının bigisini kabul ettiği 4-5 kişinin olduğunu söyledi ve bunlardan yardım aldıklarını söyledi. Peygamberlere gerek yok ama Hindistan'daki Trainerları rehber edinebiliriz yani?

Ahlak kurallarının hiçbir kimse tarafından belirlenemeyeceğini, insanların ahlak kurallarını kendi özünde belirlemesi gerektiğini söyledi. Mesela senin kuralının gerektirdiklerine göre arkadaşına bir iyilik yaptığın zaman bu hareketinin devamında ona zarar gelecekse bunu sen düşünmeyecekmişsin, sadece kurallarının gerektirdiğini yapacakmışsın. Huzura ancak bu şekilde ulaşabilirmişsin.

Her insana eşit davranmalı, profesörle hademe gözünde eşit olmalıymış, hiç bir faktör bunu değiştirememeliymiş. Anlamadığım noktaysa bu çizgide yürüyen birisi nasıl parayla seminer düzenliyor, ders veriyor? Samimi olduğunu sorgulamaz mı insan?

Ve bu yolda olabildiğince gündemden, haberlerden, insani etkileşimlerden uzak kalmalıymışsın, çünkü bunlar senin düşüncelerini, ahlak kurallarını etkiler ve seni çizginden saptırırmış. Kendisi 4-5 seneye kadar gündemle, siyasetle uğraşsa da yaptığı yanlışın farkına varmış ve artık bunların hepsini bir kenara koymuş. Anlamadığım nokta bu derece gündemden, boş olarak gördüğün şeylerden uzaksın nasıl yatırım danışmanlığı yapıyorsun, tarımla ticaretle uğraşıyorsun?

Misafirimizin konuşmasını eleştirme amaçlı bir yazı gibi görünse de sadece kafama takılan soruları sizinle paylaşmak istedim. Derste eğitimcimizin dediği herşeyi yaptım ve dediği herşeyi istisnasız uyguladım. Doğrusunu söylemek gerekirse dersten zevk aldım ve farklı düşünenlerin saygı çerçevesinde seslerini bile yükseltmeden gerçekleştirdiği güzel bir söyleşi oldu. Ders sonunda sınıfta kalan arkadaşlarla halka yapıp elele tutuştuk, bir meditasyon yaptık :) Çok eğlendik...

Herkes istediğin düşünmekte özgür tabiki ama bilgilerimizi paylaşıp, açıklarımızı kapatmamız, birbirimize yardımcı olmamız, sonsuz olmasa da biraz olsun mutlu olmamızı sağlar:)

Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: